JanyBonne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
JanyBonne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Haziran 2012 Salı

O Benim Dünyam…Benimle Nefes Alan!!!....

Yıllar yıllaaarr önce;
Bir adam…
Ya da birkaç dakika önce;
Başka bir adam…
Herhangi bir adam…
Herhangi bir zamanda, herhangi bir şehrin, herhangi bir semtinde, biraz şaşkın, biraz ürkek, biraz meraklı bir adam…
Herhangi bir adam, ama belli çok mutlu bir adam… Gözleri, sevincin getirdiği yaşlardan parlamış, elini kolunu ne yapacağını bilmeden paha biçilmez hazinesine doğru yaklaşan bir adam.
Herhangi bir binanın, herhangi bir odasında, belki esmer, belki uzun, belki kel, belki gözlüklü, belki de bıyıklı bir adam. Ne zaman, ne mekân, ne adam… Hiç biri önemli değil o andan.
Belki bir sabah, belki de bir akşam ya da gece yarısı 12 veya sabah karşı 6… Uykusuzluktan kızarmış gözleri, mutluluktan titreyen elleri, ürkek tavrıyla hazinesine yaklaşan bir adam. 
İşte o adamlardan biri benim babam!
Herhangi biri için herhangi biri olan o adam, benim dünyam!
Hatırlamasam da çok iyi biliyorum ilk gün nasıl bir güvenle sıktığımı onun parmağını, çünkü hala aynı güvenle tutuyorum ellerini.
Elini tuttuğum o ilk andan beri her tökezlediğimde yanımda olan, bazen yolumdan taşları ayıklayan, bazen engelleri görmemi sağlayan, bazen de düşememe izin veren, ama yine de gelip kendisi kaldıran, her uzandığımda elimi kavrayan, en cesaretsiz anımda sırtımdan hafifçe ittirip ilk adımı atmamı sağlayan, dizlerine yattığımda saçlarımı okşayan, zamanı geldiğinde gözyaşlarımı silen, hep güvenen, hep güven veren, sıcaklığı sevgiyi hissettiren o eller işte benim dünyam…
Benim parmaklarım büyüdü, onun elleri yaşlandı.
Daha az tutuyorum belki artık ellerini,  daha az ihtiyacım olduğundan değil. O ellerde sayesinde öğrendim ben daha sağlam durmayı hayatta.
Daha az düştüğümden hiç değil. O ellerde öğrendim daha güçlü kalkmayı ayağa.
İşte o bir adam. Herhangi bir adam…
Herhangi biri için herhangi bir adam ama benim dünyam!
Ölene kadar elimi tutacak olan, çok uzaklara gitse de hep yanımda olacak olan, nefesini hissettiğim, dizinin dibinde bittiğim, varlığıma güç katan, gözümü kapatıp yükseklerden kendimi kollarına bir saniye bile düşünmeden bırakabildiğim tek adam. En büyük kavgalarımı yaptığım, kırmaktan, kızmaktan çekinmediğim, çünkü ne yaparsam yapayım beni bırakıp gitmeyeceğini bildiğim bir adam. Sevgisi hep içimde yanan, yanında hep çocuk kaldığım, istediğim kadar şımardığım, benim yerime beni düşünen tek adam benim dünyam.
O benim için çok özel bir adam. O benim dünyam. O benim babam!
Biliyorum herhangi biri için herhangi biri olan bir başka herhangi bir adam da, senin dünyan!
Hayatın hepimizi dünyalar gibi koruması dileğiyle.
Babalar günü kutlu olsun
JanyBonne

13 Mayıs 2012 Pazar

Ana Gibi Yar, Bağdat Gibi Diyar!..


Bağdat gibi diyar olur olmaz mı bilemeyeceğim ama ana gibi yar olamayacağı kesin! Bunca zaman aradım taradım, şahsen ben bulamadım. Ya bana hep odunlar, ağaçlar denk geldi, ya da gerçekten hayatıma giren hiçbir kimse bana annem gibi bakmadı. Bu yaşıma kadar her ne kadar pratikte tam tersini yapıyormuş gibi gözüksem de, teoride erkek arkadaşlarım için tek bir kıstas koydum: Bana annem gibi bak! Sırtıma havlu koy, yumurtamı soy, çorbamı üfle olayından bahsetmiyorum tabi ki. Bana öyle bak ki; bakışlarından hissedebileyim sevgini, bağlılığını, korumacılığını, şefkatini. Öyle bak ki; bilebileyim ben, benden uzakta da olsan sıcaklığının hep benimle olacağını. Öyle bir bak ki; her ne olursa olsun sığınabileceğim dingin limanın senin kolların olacağını hissedeyim. Ya da o bakışların anlatsın bana, sana ihtiyacım olduğu her an omzunun bana açık olduğunu. Hastalandığımda mesela, sıcak çorbadan daha çok ısınsın içim o bakışlarınla. Bana hep annem gibi bak ki, ben de o bakışların içinde kaybolabileyim. Ömrümü vereyim, huzuru bulabileyim. Kısacası sadece sev beni. Sade, saf, katkısız sev. Sen bu kadarını yap, ben geri kalanını hallederim dedim hep. Ama nerede! Ben dedim Mersin, adamlar gitti tersin.

Hal böyle olunca ben de her seferinde attım kendimi anacığımın şefkatli kollarına. E malum, teselli lazımdı. Her geçen zaman, o sıcacık bakışların değerini daha iyi gösterdi bana. Ve şükrettim, şu hayatta bana bu kadar değerli bakan en azından bir kişi olduğuna. İstediğimi henüz bulamasam da, ne istediğimi bilmemi sağladığı için, aramaktan hiç vazgeçmemeyi, isteklerimin peşinden gitmeyi, sabretmeyi, azmetmeyi hatta inat etmeyi, bazen de bırakıp gitmeyi öğrettiği için ve en önemlisi hayatta bir bakışın her şeyden çok daha değerli olabileceğini anlattığı için hep minnettar oldum ona.
Beyler adına üzülerek söylemek istiyorum ki; rahat rahat annemize sarılıp onu ne kadar çok sevdiğimizi söyleyebilme rahatlığımız olduğu için biz kadınlar onlardan çok çok daha şanlıyız. Mutlaka vardır aralarında bu şerefe nail olabilmiş şanslılar ama geneli maalesef sadece annelerine uzaktan bakmakla yetinmek durumundadırlar, bunu biliyoruz. Belki de bunu bir eksiklik olarak düşünmeselerdi, annelerinin o güzel bakışlarından kaçırmasalardı kendilerini zamanında, şimdi biz kız arkadaşlarına annelerinden miras, o şefkat dolu bakışlarla bakabilirlerdi. Sanırım böylece bizde daha az dırdır yapmış olurduk.

Hayatın hepimize annemizin gözleriyle bakması dileğiyle. Anneler gününüz kutlu olsun!

JanyBonne

19 Nisan 2012 Perşembe

Bir Sen, Bir Ben, Bir de Çiçek….

Çok saçma! İşte, bizim balık battı batalı ben hala alışamadım ya yeni hayatıma, durup durup şaşırıyorum geldiğim duruma. Yaptığım her şey bir başka gereksiz, bir başka alakasız görünüyor gözüme. Hayatımda olanlarla ve olmayanlarla saçmalığın dibine vurmuş bir insan evladıyım ben. Kabullendim artık bunu da, arada bir güneş doğsaydı iyi olurdu be. Bu da can yani! Bu yaşadığım şeyin adı kendi ayakları üstünde durmaksa eğer istemiyorum kardeşim! Almayayım ben merci. Çözdüm artık, kendi ayakları üstünde durmak değily yaymak isteyenlerdenim ben. Var mı itirazı olan?

Bir bak bakalım etrafına kaç kişi var yanındakinden memnun olan, ya da yürüdüğü yoldan? Aşk böcükleriyiz biz, ‘ayrılırsak ölürüz’cülerin dışında kim gönül rahatlığıyla yatıyor yatağa? Kim gözünü olması gereken yerde tutabiliyor? Ya da kim rahat bir nefes alıyor sabah kalktığında? Benim etrafımda çok yok böyleleri. Ya aklında, ya kalbinde ya da herhangi bir başka yerinde hep ah! çeken bir başka parça ile yaşıyorlar. Ben de onlardan biriyim işte.

Ne zaman başım sıkışsa dönüveriyorum eskilere. İzmir’de mi kalsaydım yoksa burada daha mı iyiyim? Acaba Londra’ da daha mı mutluydum? Ya evlilik? Acaba atsaydım o imzayı zamanında daha mı rahat olurdu içim? Ya da evet deseydim yüz yıl önceki o çocukluk aşkıma, o zaman arşa değecekti belki de başım. İşte böyle sorup dururken kendime geçiveriyor hayat, akıp gidiyor ellerimden. Ben her geçen gün bir gün daha yaşlandığımla kalıveriyorum ellerim bomboş.

Şansım bu ne yapayım? Bu zamana kadar neyi tuttuysam kuruttum. Derler ya, eline kız giren dul çıkar diye, işte o insanlar oluverdim son iki senede.

Ne 730 günmüş be kardeşim. Zaman her şeyin ilacı derler ya. Hı hı, evet öyle! Anca avutmak için söylemiş atalarımız bu saçma sözü. Madem zaman her şeye ilaç, o zaman ben neden karşımda kendime aldığım 3 tl’lik çiçekler, elimde eski dostum martini, salonumda yalnızlıktan ölmek üzereyim?

İşin daha da kötüsü var; biliyorum ki benim ucuzcu çiçekler de hafta sonuna kadar ölecekler…

JanyBonne

17 Nisan 2012 Salı

Gel vatandaş, geeel!


Eski aşklar, yeni ufuklar, güzel anılar, geride kalanlar, ayak bağı olanlar, unutulmayanlar, esamesi bile okunmayanlar, kafa açanlar, kaçıp gidenler, gidip de dönmeyenler, dönüp de bulamayanlar... Ne ararsan hepsi burada, hem de sudan ucuza. Sadece batan balığın mallarında…!

Söz konusu moda iken, gelmiş geçmiş en vazgeçilmez trend olan AŞK’ tan bahsetmemek olur mu? İster 50’ lilerin kloş etekli hanımefendileri, ister 70’ lerin çiçek kızları, isterse 80’ lerin koca vatkalı asi kadınları… Her birinin farklı tarzları da olsa, hepsi aşka dair birçok kıyafeti defalarca giyip çıkartmışlardır. Tıpkı senin gibi, benim gibi ya da her hangi bir kadın gibi. 

İşte bu kıyafetler, bazen cendere gibi dar gelir, nefes bile alamazsın içinde, bazen de 4 beden bol, ne yaparsan yap yakıştıramazsın üzerine… Kimisi kısacıktır mesela, istediğin kadar çekiştir, bir halta yaramaz. Kimisi de bir o kadar uzun, sakız gibi, ayaklarına dolanır. Bırak yürüyüp yol almayı, tek bir adım bile atamazsın, sonunda iki seksen yerde buluverirsin kendini.

Sonuç olarak etekler, gömlekler, bikiniler, büstiyerler, müsaadenizle size kısa bir mola. Biraz da şu, atsan atılmaz satsan satılmaz, varlığı bir dert, yokluğu yara olan yıllanmış trend “aşk” ı görücüye çıkartalım.
Haydin millet vintagelar fora

JanyBonne
16.04.2012